yalan yok gençliğimde bir iki defa meraktan esrar içtim. içkinin her türlüsünün Allah belasını versin demek lazım evvela; ki, kimse bu işlere meraktan da olsa bulaşmasın. zaten insanın başına ne geliyorsa meraktan geliyor.
içki içmek ya da esrar ot çekmek iş değil; bunlar rezilliğinin ötesinde işler. arkadaş çevren kalmaz, aile ortamın bozulur, kimsenin sana güveni kalmaz filan. yani iyi olan bir tane “şey” yok ama kötü olan yüzlerce “şey” var.
benim bu yazıyı yazmamın sebebi esrar içerken insan esrardan nasıl etkilenir soruna yaşadıklarımdan yola çıkarak cevaplar vermek. zira bu konuyu bir sürü insanın merak ettiğini ben biliyorum.
20’li yaşlarımda her genç gibi bizde hızlıydık. çok hızlı yaşardık, o kadar hızlı yaşardık ki nerede akşam orada sabah… nerede yattığımız, nerede kalktığımız belli değil. içki kullanıyordum ama içki içmek beni rahatsız ediyordu. ağzım leş gibi kokuyor, ayıldıktan sonra insan içine çıkamıyordum, ben bundan hiç hoşlanmıyordum üstelik birde alkolun verdiği sarhoşluk hali çekilecek bir hal değildi. bu rezil hali yaşayan bilir, yaşamayana anlatmak gerçekten zordur. anlatsan da bir şey anlamaz zaten; haa öyle mi der. düşersin kalırsın bir yerde, kusarsın, altına işersin filan. bir sürü rezalet.
yıllar yıllar önce… arkadaşın evindeyiz… 8,10 şişe bira aldık, içiyoruz. kafam güzel zaten. birden kapı zili çaldı ve başka bir arkadaşım daha geldi eve. ne yapıyorsunuz tadında soruların ardından cebinden bir şey çıkarttı ve cebinden çıkarttığı bu şeyi tütünle karıştırarak incecik kağıtlara büyük bir maharetle sardı. o kadar hassas ve öyle dikkatli ki, bunu uzaktan seyreden atomu parçalara ayırıyor sanır. normal zamanlarda hiç bir işten anlamayan bu arkadaşım şu an yeteneğiyle beni şaşırtıyor.
bu ne dedim
esrar dedi
vay be ! demek esrar dedikleri bu he dedim… elime aldım inceliyorum, yeşilimsi, koyu renkli kına gibi bir şey…
arkadaşım sigara gibi sardığı esrarı eline aldı ve köpek gibi çekmeye başladı. benimde ilgi mi çekmişti bu durum. bende aldım elime ve bende derin bir nefes çektim. bir anda öküz gibi öksürmeye başladım, az kalsın öküz gibi böğüre böğüre geberecektim… gözlerim kıpkırmızı oldu, gözlerimden yaş akmaya başladı, kan çanağına döndü resmen. ardından bir kere daha derin bir nefes aldım…
dünyayla bağlantım bir anda koptu. dudaklarım uyuşmaya başlamıştı. yavaş yavaş o ana kadar yaşamadığım şeyler yaşamaya başladım.
ben içki içtiğim zaman genelde azgın bir tip olurdum ama esrarı içince kuzu gibi biri oldum. dünya yansa umurumda değil. nasıl bir şey lan bu ? kendi kendime diyorum ki, acaba şu yatak sigaradan bir anda alev alsa ve evde yangın çıksa kalkar söndürür müyüm ? sonrada; bana ne, rahatımı bozamam ben, yanarsa yanar diyorum. sığır gibi yattığım yerden konuşuyorum… dünya umurumda değil, kim ölmüş, kim gitmiş beni alakadar etmiyor… müthiş keyifli bir halim var, bütün sinirlerim alınmış, son derece relaksım.
esrar, o günlerde epey ilgimi çekmişti. ara ara içiyordum. ama hala sarmasını bilmiyordum, arkadaşıma sardırıyor ve hemen eve gelip gizlice çatıya çıkarak içiyordum.
bir gün çatıda, tahtaların, eşyaların arasında içtim. dumandan göz gözü görmüyor. annem ya da babam bir çıksa yukarı, dumandan onlarda kafayı bulur, o kadar yoğun bir duman var yani… kafam güzel oldu… bir anda karnım acıktı ( bu bok adamı acıktırır) aşağı indim, dolabın kapağını açtım ve bir şeyler alarak balkona çıktım. hava güzel, hem elimdeki domatesle ekmeği yiyiyorum hem de balkondan aşağı bakarak geleni gideni dikizliyorum…
öyle haller içindeyim ki… bir ara yolun başında kel kafalı bir adam göründü. elinde poşetler var, yürüyerek geliyor…tam bizim binanın altına geldi (3 katlı bina ve ben o an 3. katın balkonundayım, yerden 20 metre yüksekte yani) elimi uzattım ve adamın kel kafasına şak diye bir tokat yapıştırdım…öyle hızlı vurdum ki elim bile acıdı. ellerim ve kollarım ergonomik bir yapıya sahipti; istediğim gibi uzuyor ve kısalıyordu. bir çırpıda uzayan ellerimi geri çektim…
kel kafalı adama 20 metrelik bir mesafeden elimi uzatarak tokat atmıştım. adam tokadın etkisiyle ahh diye bir ses çıkarttı, panik halinde etrafa bakan adam çok korkmuştu. adamcağız tokadın nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. tam kafasını kaldırıp yukarı bakarken ben içeri kaçmış ve kıs kıs gülme krizine girmiştim.
depedüz halüsinasyon görüyordum… ama ne halüsinasyonlar. ama Allah’ım…
bir kıza aşıktım o aralar… deli gibi seviyordum onu… ama kıza bir türlü açılamıyor ve ona olan “müthiş” aşkımı itiraf edemiyordum. evlerinin önünde deli gibi dolanıyordum. bir gün gene esrar çektim…dut gibiyim…sokağın başından aşık olduğum kız geliyordu… bana baktı ve ağır ağır ilerleyerek gözden kayboldu… bende ona bakmıştım.. işte gene yanına gidip bir şey konuşamamıştım. her seferinde kesinlikle bu sefer konuşacağım dememe rağmen onu gördüğümde bir türlü bunu başaramıyordum. moralim bozulmuştu… yere çömeldim… çaresizlikten ne yapacağımı bilmiyordum, bu arada esrarın etkisiyle kafamda güzel. o ara avuçlarımı yüzüme kapadım… gözlerimde kapalı… ümitsizce öylece durdum bir müddet. bir anda karşıma bir el çıktı… elin içinde aşık olduğum kıza söylemek istediğim fakat bir türlü söyleyemediğim kelimeler yazılı…elle konuşuyorum, ele diyorum ki bu mesajları çabuk git sevgilime ilet… emri ala el, tamam efendim dedi ve anında gözden kayboldu… bir müddet sonrada el bana hitaben, mesajınız yerine teslim edildi efendim dedi. o kadar mutluyum ki…aşık olduğum kızın mesajımı okuduktan sonra tebessüm eder halini de görüyorum. vay anasını diyorum kendi kendime…
iblis benimle öyle güzel oynuyordu ki anlatamam… nasılsa kıza gidip bir türlü açılamadığımı bilen iblis, bu yolla kızla iletişim kurduğumun vehmini bana veriyor ve bende sürekli kızla iletişim halinde olmam için ha bre esrar çekiyordum. taktik süperdi. şeytanın kucağına tam olarak oturmuştum.
aradan geçen zaman…
bir gün bir düğün haberi aldık.. mahalleden filan adamın oğlu falan kişi evleniyordu ve bizde düğüne davet edilmiştik… arkadaşlarla düğüne gitmeden evvel bir kaç fırt esrar çektim. kafam pilot ama öyle zararsızım ki… köpek gibi usluyum. içimde insanlara karşı müthiş bir sevgi var, son derece naziğim…koskoca adamlarla “canım”lı konuşuyorum. babam yaşındaki adama hitaben “hayatım, canım” lı kelimeler kuruyorum… bunlar benim ayık kafayla beynime silah dayasanız yaptıramayacağınız işlerdir…
düğün salonuna çıkmak için asansör bindik…asansörde 3 kişiyiz…asansöre bindik bir kat yukarı çıktık ve kapı açıldı, çöl gibi yer. uçsuz bucaksız, göz alabildiğince sarı kum ve yakıcı güneş, bildiğin çöl…
nereye geldik lan biz dedim…
yanımdaki kamil burası değil dedi…
o zaman bas düğmeye dedim…asansör başka bir katta durdu, halka açık bir pazar…pazarda ne işimiz var lan bizim ? pazarcıların hayvan gibi bağırtıları, “patates soğan” deli gibi bağırıyorlar… kapa lan dedim kapıyı burasıda değil. oysa bir binanın içinde pazarın, çölün ne işi var. idrak durmuş, beyin şeytanın emrinde…
asansörün son durduğu yer düğün solunun olduğu kat…indik, düğüne girdik, bir kaç göbek atıp voltamızı aldık. düğünde oynarken çok yorulmuştum; yanımdakilere hitaben, ben uçan halıma binmeden şurdan şuraya gitmem lan dedim ve oturdum yolun ortasına… deli gibiyim, delide hiç bir farkım yok… bir müddet sonra uçan halım geliyor ve biz halıya binerek havalanıp uçmaya başlıyoruz.
manyakça bir hayal dünyasının tam ortasında kalakaldım.
esrar çektikten sonra zararsız bir adam oluyorsunuz ancak şeytanın bir kaç vesvesesiyle yanınızdaki arkadaşınızı öldürebilirsiniz. size öyle şeyler gösterir ki, sizi öyle manyak bir vehim dünyasının içine daldırır çıkarır ve beyin ayarlarınızla oynar ki, yanınızda ki arkadaşınızı gebertmek zorunda kalırsınız.
bir çoğunuz dikkat etmiştir; sarhoş adam arkadaşını öldürüyor ertesi gün kendine geldiğinde bin pişman.“ben bunu nasıl yaptım” diyerek kahroluyor. işte sebebi bu tipden vakıalar… esrar dumanını içinize çektiğiniz an bambaşka bir dünyanın içine doğru yolculuk başlıyor.. hiç alışık olmadığınız ve yabancısı olduğunuz bu dünya, insana keyif verir gibi görünse de aslında son derece korkunç ve bir o kadarda tehlikelerle dolu… çünkü savunmasızsınız. yönlendirmelere açıksınız. burası dünya mı, başka bir gezegen mi o da belli değil. manyak manyak şeyler, ipe sapa gelmez hayaller… işin en ürkütücü tarafı da nedir biliyor musunuz ? görmüş olduğunuz halüsinasyonları birde fiziki olarak yaşıyorsunuz. mesela yaşadıklarınızdan ya da görmüş olduklarınızdan hem acı hem de zevk alıyorsunuz. fiziki olarak bunları yaşıyorsunuz.
zahahah YA VALLA harbiden öyle dostum. manyak bir şey bu. kullanılacak bir şey değil. Allah kullananlara akıl fikir versin Allah yardımcıları olsun gerçekten.
Yuh anasını bende ne rüyalar görmüştüm şükür bıraktım.İçkinin ve şarhoşluğun hepsi kötü sonuçlar doğruyor arkadaşlar.
burası güzel “koskoca adamlarla “canım”lı konuşuyorum. babam yaşındaki adama hitaben “hayatım, canım” lı kelimeler kuruyorum”
Sonu iyi olmuş, gerçekten fiziki olarak yaşıyorusnuz aklınızdan geçenleri.
Esrarın insanı acıktırdığı doğru esrar aynı zamanda güldürür adamı bazende düşündürür hal ve ortama göre kafa yapar manyak triplere girersiniz. Yasak bir şey olması güzel ama dolapderede yollarda satarlar
zahahahha güzelmiş yaaa
denemeye değmez bir kereden bir şey olmaz denmez. bir kereden her şey olur. yazıyı okudum emeğine sağlık bilgilendirdiğin için
ne lan bu pahahaha koputm
Esrar içmek içki içmek yani uyuşturucunun herpsinin canı cehennemin dibine.Bir kereden bir şey olmaz demeyin,olur !
Gidin spor yapın, gezin eğlenin ama uyuşturucu kullanmayın,hayatınızı mahvetmeyin!
Yazınız güzel olmuş yıllar önce benim yaşadığım şeylerin tıpatıo aynısını yaşamışsınız.
İyi de.Niye korkunç fotolar koyuyorsun.Rahat okuyamadım.